Vcniler ve Eskiler
“Gecenin bir vaktinde başımızda bir baklava tepsisi ile uyanırdık. Anlardık ki babam yine bir yemeğe katılmış ve orada kendisine baklava ikram
edilmiş. Kendisi dışarda ne yerse bize de aynısını getirirdi babam.
Eve yemek saatinde gelirdim ama hemen sofraya oturamazdım. Bu Ayşe Teyzenin… Şu Fatma Hanımın… Komşulara kap kap yemek taşırdım.
Göz hakkı.. Komşu hakkı.. 30 lira aylıkla memuriyeti olan babamı Safiye Ayla, gecesi 300 liraya Küçük çiftlik’e çağırdı. Babam bu daveti “Para ile şarkı okumak benim sanatım değil, hem ben hanende değilim!” diyerek reddetti.
Babam bir takım elbise yaptırdığında evden bir takım elbise dışarı giderdi…” Oğlu, Urfalı büyük sanatkâr Celal Güzelgöz’ü böyle anlatıyordu. Eve yeni bir şey girdiğinde evdeki mevcutlardan birinin dışarı gönderilmesi, yani ihtiyacı olan birisine verilmesi, bunun da daimi bir hareket tarzı olarak benimsenmiş olması, yaşayan ahlâkın çekici bir örneğidir. Bu örnekten iki önemli sonuç çıkan Böyleşine bir güzelliği yaşayan çocuk, hem başkalarının hayatına karşı hassas ve dikkatli olmayı öğrenir, hem de ailesi ile gurur duyar. Tamamen sizin ailenize ait özel bir hareket tarzı, bir farklı üslup da çocuğun ahlâk ve karakter gelişimini mükemmel bir şekilde destekler. Güzellikler, onların işleyişine ve sunuluşuna kattığınız farklılıklar oranında çocuğa daha derinden etkili olur.
Çözümlemeler
Sayı
Baba, oğlunun çok iyi basketbol oynamasını istiyor, onu sık sık evlerinin yakınındaki spor alanına götürüyordu. Burada oynanan oyunlara zorla katılmasını sağladığı oğlunu saha kenarından seyreden baba her defasında aynı sözlerle bağırıp duruyordu: “Toptan kaçma.. Beceriksiz herif!. Sür topu!. Öyle tutulur mu?!” Baba son oyundan sonra bezgin bir şekilde saha kenarına gelen oğluna çıkışmaya devam etti: “Senden başka sayısı olmayan var mı? Y ine sahada dolaşıp durdun.. Yine toptan kaçtın!” Diğer oyuncular da yanlarına gelip onları dinlemeye başladılar. Hakaretler altında sinek kadar kalan çocuk bir kartal gibi oradan kaçmak istedi. Topu öfke ile babasının ayaklarına fırlatıp kapıya doğru yürüdü.
Baba bir türlü basketbol öğretemediği oğluna kendisine karşı saygısızca davranmayı öğretebilmişti. Nerede başlamak gerektiğini bilmek kadar,
nerede durmak gerektiğini bilmek de önemliydi… Siz durmanız gereken yerde durmazsanız, çocuk da durması gereken yerde durmaz.