Resûlullah Efendimiz’in 99 isimleriyle Yapılacak Dua Arapçası : (Bismillâhir-Rahmânir-Rahîm.)
(Muhammedün, Mahmûdün, Ahmedün, Hâmidün, Kasimün, Âkibün, Hâtemün, Mâhin, Dâin, Sirâcün, Münîrün, Hâşirün, Mübeşşirün, Nezîrün, Münzirün, Resûlün, Mürselün, Nebiyyün, Mühtediyün, Mehdiyyün, Halîlün, Habîbün, Tayyibün, Safiyyün, Tâhâ, Yâsin, Mustafa, Müctebâ, Murtezâ, Nâsirün, Kâimün, Hâfizün, Şâhidün, Şehîdün, Âdilün, Âlimün, Halîmün, Nûrun, Mübînün, Burhânun, Hüccetün, Beyânun, Mutîun, Mezkûrün, Vâızün, Sâhibün, Nâtıkun, Sâdikun, Musaddikun, Muzafferun, Mekkiyyün, Medeniyyün, Ebtahiyyün, Kureyşiyyün, Arabiyyün, Hâşimiyyün, Azîzün, Harîsün, Raûfün, Rahîmün, Cevâdün, Ganiyyün, Fettâhun, Alîmün, Münîbün, Hatîbün, Fasîhun, Reşîdün, Tâhirun, Mutahharun, İmâmun, Emîrun, Mutavassitun, Sâbikun, Muktesidün, Evvelün, Âhirun, Zâhirun, Bâtınun, Şâfiun, Müşeffeun, Hâdin, Muhallilün, Muharrimun, Âmirun, Nâhin, Hakîmun, Karîbün, Şâkirün, Meşkûrün, Sabûrün, Rakîbun, Müzzemmilü, Müddessirü, Muallâ, Müzekkâ, Müşfikun, Muhsinün, Mütemmimün.
Resûlullah Efendimiz’in 99 isimleriyle Yapılacak Dua Türkçe Anlamı :
Bu isimler, Yüce Peygamberim iz’in veciz isimleridir. Bunları dua makamında kullanmak ve bunlar sayesinde isteklerimizi dile getirmek çok yararlıdır. Cenabı-ı Hakk’ın 99 ismi olduğu gibi, Resul-i Ekrem Efendim iz’in de böyle mübarek isimleri vardır. Kim bunları ezber eder veya duasında okursa, Cenabı-ı Mevla bu isimler sayesinde o kimsenin arzusunu yerine getirecektir. Peygamberim iz’in bütün isimlerinde büyük feyizler vardır. Onun Muhammed ismi anıldığında mutlaka salât ve selam getirilmelidir. Bir hadis-i şeriflerinde: “İnsanların bana en yakın olanları, bana en fazla salât ve selam getirenleridir. ” buyurdu.
Bu isimlerin hepsinin ayrı ayrı kudsiyetleri vardır. En kapsamlısı “Muhammed Mustafa” ismidir. Bu isimlere hürmet, Hz. Muhammed Mustafa’ya hürmettir. Peygamberimiz’i bilmemiz, Ona gereken hürmet ve ilgiyi göstermemiz üzerimize vaciptir. Allah’ı seven, Peygamberim iz’i de sevecek; Allah’ın emirlerini yerine getiren, Rasülullah’m sünnetlerini de yerine getirecektir. Kuru kuruya “Ben, Peygamber’i severim!” demek kimseyi kurtarmayacak, şefaatine kavuşamayacaktır.
(başarı) ihsan eyle. Allah’ım, Ümmet-i Muhammed’i rızık landır. Allah’ım, Muhammed Ümmeti’nin günahlarını bağışla. Allah’ım, Muhammed Ümmeti’nin günahlarını Sen ört. Allah’ım, Muhammed Ümmeti’nin sıkıntılarını Sen kaldır. Allah’ım, Muhammed Ümmeti’nin kalplerini nurlandır. Bütün işlerinde onlara kolaylık ihsan et, kabirlerini genişlet, düşmanlarını kahret, son nefeslerinde pişmanlık nasip eyle.”
“Allah’ım, beni Ümmet-i Muhammed ile iman üzerine haşreyle. Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın sancağı altında cem eyle. Sana kavuştuğumuz an, bizden razı ve hoşnut ol, ey Âlemlerin Rabbi ve ey Merhamet Edicilerin En Merhametlisi.”
Bu dua Hz. Muhammed Mustafa’nın ümmetinin bağışlanması hakkındadır. Muhammed Ümmeti’nin birçok hususlarda affı ve mağfireti istenmektedir. Bu duada çok önemli münacatlar vardır, çok feyizli ve çok kesin dilekler ve dilekçeler vardır. Hazreti Muhammed Ümmeti için yalvarışlar ve yakarışlar vardır. Bu dua hangi niyet için yapılırsa, Mevla o niyeti inşallah kabul edecektir.
İnsanların yalnız sıkıldıklarında değil, genişlik ve ferahlık zamanlarında da Allah’a sığınmaları lazımdır. Çünkü Cenabı-ı Hak hem darlıkta hem de genişlikte kullan ile beraberdir. İnsanın en hayırlısı genişlikte ve darlıkta Rabbine sığınandır, O’na yalvarıp yakarandır. Bütün dualar Halik’a yapılır, fakat karşılığı kul içindir. Her şeyin hayırlısını dua vasıtasıyla istemek gereklidir. Hakkımızda hayırlı olan her işi duamızla ve ağzımızla Rabbimizden istemeliyiz. Allah’ın lütuf ve keremi hesapsızdır. O’nun merhameti sonsuzdur. Allah’a yalvaranlar mahrum kalmazlar. Başlan dara girmez. Her işleri kolay (asan) olur. Çünkü Cenabı-ı Hak: “Ben kalpleri kırılan kullarımın yanındayım.” buyuruyor. Ağlayanları güldüren Allah’tır. Dertlere çare bulan o’dur. Dertlilere deva veren de O ’dur.
Allah, Allâmü’l-ğuyûb’dur; yani gaybları bilen ve gaybdan haberdar olan O’dur. Gizli ve aşikâreyi meydana çıkaran, bilinen ve bi¬linmeyeni bilen yine O’dur. Hakiki yaratıcımız ve koruyucumuz da O’dur. Ahkemü’l-hâkimîn (Hâkimler Hâkimi) olan Ulu Allah, hem dünya ve hem de ahirete sahip O’dur. O’nun emri olmadan çöp dahi sallanmayacaktır. Kimse ağız açamayacaktır. Kimse kimseye yardımda bulunamayacaktır.
İşte o dehşetli fırtınadan korunmak için, burada Hakk’a sığınmak lazımdır. İçtenlikle Rabbimize yalvarmak lazımdır. Helal lokma yemek suretiyle dua etmek, kılıçtan daha keskindir. Haram lokmalardan kaçınmak şarttır. Eğer kazancımız haram, lokmalarımız karışık olursa, yaptığımız dualar ne kadar manidar olursa olsun, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Ancak lokma ile niyet temiz olursa, yapılacak olan dualar mutlaka geçerlidir.
Allah cümlemizin dualarını kabul buyursun ve karşılığında arzu ettiğimiz dünya ve ahret isteklerimizi kabul buyursun. Âmin.
Ümmet-i Muhammed’in özelliği Kuran’a dayanmaktadır. Kuran bu hususta Ali-i İmran Suresi’nde şöyle buyurmaktadır:
“Sizden bir cemaat bulunmalıdır ki (onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muratlarına erenlerin ta kendileridir.”
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız. ”
Bu duada işlenen hususların hepsi, biz Muhammed Ümmeti olanlarımız içindir. Maddi ve manevi sahada bize ne lazımsa hepsi istenmekte ve bu yolda Halik’a sığınılmaktadır.
Hem dünyamız, hem ahretimiz arzulanmakta ve bu iki âlemde bize ne gerekiyorsa bu duamızda Rabbimizden istenmektedir. Bunun için bu duada çok önemli faziletler, çok kıymetli dilekler vardır.
Nasıl ki insan bazı zamanlarda kısa emeğiyle büyük işler yapıyorsa, bu dua ile de insan cidden çok kıymetli şeyleri Mevla’sından istemek suretiyle ahretini sağlama almış olur.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde: “Ümmetimin evveli mi, ortası mı veya sonu mu, hangisi daha hayırlı olduğu bilinemez.” buyurdu. Ancak ümmet iki kısımdır. Bir kısmı, Ümmet-i İcabet, yani yapılan daveti kabul eden, verilen emri yerine getiren, kısacası Peygamberim iz’in izinde bulunan ümmet. İşte buna “Ümmet-i İcâbet” deniyor. Resûlullah Efendim iz’in birçok müjdelerine mazhar olan ümmet, işte bu ümmet oluyor.
İkincisi: Ümmet-i Davet. Bu tarife giren ümmet, yapılan daveti kabul etmeyen, Resûlullah’ın izinden ayrılan, hiçbir hususta İslam’ın gereklerine boyun eğmeyen kimselerdir. Bunların hakkında Peygamberim iz’in birçok korkutucu tehditleri vardır. Çünkü bunlar sünnetle ilgilenmiyorlar demektir. Öyle ise Peygamberim iz’in şefaatinden mahrumdurlar.
Hz. Âdem’den beri devam ede gelen peygamberlerin cemaatlerine Ümmet deniyor, yani topluluk. En son ümmet Resûlullah’ın topluluğudur. Onun ümmetinin üstünlüğü Kuran ile, yukarıdaki iki ayetin meallerinden anlaşılmıştır. Yoksa kuru kuruya ümmet olmak iş görmez. Hakiki ümmet, sahibini bilir ve öncüsünün izinden ayrılmaz olur.
Cenabı-ı Hak, bizleri Resûlullah’ın izinden ayrılmayanlardan eylesin. Âmin.