Ahlak Eğitiminde Değerler İletişiminin Faydaları

By | 14 Mayıs 2022

ı – Çocuk, Model Kişilerden Faydalanmalıdır

Çocuklarımıza model teşkil edecek ahlâk ve karakter âbidesi insanlar dün olduğu gibi bugün de vardırlar. Anne babalar olumlu modellerle
çocuklarım buluşturmayı ihmal ettiklerinde, çocukların olumsuz ama propaganda gücü yüksek modellerin etkisinde kalmaları kaçınılmazdır. Tarihin ve sanatın içinden de olumlu modelleri bulup, çocuklarımıza sunabilmeliyiz. îranlı öğretmen Necme Necefi, yıllar öncesinde İran’da verdiği eğitim savaşını anlatırken şöyle diyordu: “Amerika’da okurken gördüm ki Amerikalı aileler akşamları çocuklarına Amerikan büyüklerini anlatıyorlar. İran’da her kahvehanede ve evde siyasetten başka bir şey konuşulmaz.” Ülkemizde de lise öğrenimini tamamlamış bir öğrencinin, kültür ve medeniyetimize katkıda bulunmuş yüz büyük adamın eserlerini, dönemlerini anlatabilmeleri çok zordur. Örnek verecek olursak, İstiklâl Marşı’mızın şairi
Mehmet Âkif Ersoy’un biyografisi okullarımızda okutulmaz. Halbuki pek az biyografi onun hayatı kadar ahlâk ve karakter dersi verebilir. Büyük edib, sanatkâr ve bilim adamlarımızın biyografileri okullarımızda okutulmalıdır. Evlerimizde ne konuşuyoruz? Ahlâk ve karakter dersini hayatları ile vermiş insanları çocuklarımıza anlatıyor muyuz? Çocuklarımızın o hayatları incelemelerini sağlıyor muyuz? Onlardan vefât etmiş olanların mezarlarını ziyaret edip çocuklarımıza kültürümüzün geçmişini, tarihi derinliğini ve devamlılığını hissettirmeye çalışıyor muyuz?
Kendi kültür ve medeniyetimizle, moda kavramlar, moda isimler, moda davranışlar, moda tepkiler üzerinden yeni bağlar kuramayız. Bu bağlar çok gereklidir ve gerçek bir emek ister. Hemen çocuklarımıza dönüp tarihi yazmış olan değerlerimizden kaçının hayatını bildiğini yoklamalı ve muhtemel eksiklikleri tamamlamaya çalışmalıyız. Çocuklarımızın, ait oldukları kültürün gerçek büyüklüğüne intikal cimrini onların kendilerine güven duygularını başlı başına bir kuvvet haline getirecektir. Kendi kültür ve medeniyetinin bilgisinden, eserlerinden, tarihinden habersiz kalacak bir çocuk, o kültür ve medeniydi beslemiş ahlâk anlayışına tam olarak ulaşamaz. Ağaçları ayakta tutan kökleridir. Anne baba olarak fırtınalardan korkuyorsanız köklere önem verin ve orayı sağlam tutmaya çalışın. Artık rüzgârlarda dalların eğilmesinden, yaprakların hışırdamasından korkmayın ve üzülmeyin.

2- Geçmişten Geleceğe Giden Köprüler Üzerinde Yürümeliyiz

Anne babalar çocuklarına her anlama ve hissetme merhalesinde, yaşadıkları şehrin ve imkânlar elverdiğince ülkenin tabiat, kültür ve tarihi zenginliklerini göstermelidirler. Çocukların, yaşadıkları toplumun geçmişine ve geleceğine karşı olumlu tavırlar geliştirebilmeleri, toplumun özüne yönelecek duyarlılıkları ile kolaylaşır. Çocuklara insanın sanat yönünü göstermek mecburiyetindeyiz. Bunu geçmişten geleceğe uzanan köprüler üzerinde yaptığımızda çocuklarımızın insana, sanata, kendi toplumlarına karşı duyarlılıklarının yükseleceğine, zevklerinin inceleceğine, bilgilerinin gelişeceğine şüphe yoktur. Yeni bir şehre geldiklerinde önce o şehrin eğlence yerlerine koşan bir aile ile, önce şehrin müzelerine koşan bir ailenin, çocukları üzerindeki etkileri aynı olabilir mi? Her ilde ve ilçede dernek, vakıf gibi kurumlar aracılığı ile çocuklarımızın millî kültürümüzü, medeniyetimizi, coğrafyamızı, tarihimizi, sanatımızı tanıyıp sevmeleri için faaliyette bulunulması çok
gereklidir. Bu kurumlar, çocuk ruhunun hiçbir ihtiyacını göz ardı etmeden seyahatler, sergiler, yarışmalar, şenlikler vasıtasıyla çocuklarımızı bu toplu
ma ait bütün zenginliklerle tanıştırabilirler. Hepimiz isterdik ki çocuklarımız tahsil ha yatlarının hiç olmazsa 6. 7 . sınıflarında tarihi olayların cereyan ettiği yer ve mekânları gezsinler, buralarda yaşananları bilgili insanlardan dinlesinler, yurdumuzun önemli tarih ve bayın dirlik eserlerini, müzelerini, sanat âbidelerini görüp incelesinler, yurdun folklorunu, şiirini, resmini, müziğini tanısınlar, büyük sanat, bilim ve kültür adamlarının hatıraları veya kendileri ile tanışsınlar. Bunları yapabilecek kurumlar olsun ya da olmasın anne babalar birer dernek, birer vakıf gibi bu faaliyetleri gerçekleştirmeye çalışmalıdırlar. Ailelerin bir araya gelip imkânlarını birleştirmeleri verimli sonuçlara yol açar. Birlikten kuvvet doğar. Hiç olmazsa ailece yapacağınız bir seyahatte bu imkânı bulamayacak olan bir çocuğu da misafir edebilmelisiniz. Kendisini kültür ve medeniyetimizin geleceği üzerinde sorumlu hisseden ve mevcut enerjisini topluma yönlendirmek isteyen insanlar için “çocuklar” çok önemli bir faaliyet alanıdır.

3- İş Eğitimi, Ahlâkî Olgunlaşmayı Teşvik Eder

Çocukların bir iş (iş, beceri, sanal) öğretiminden uzak tutulması, onlara ahlâkî ilkelerin kazandırılmasında çeşitli engeller ortaya çıkarmıştır.
“Gününü gün etmeye çalışıyor.” diye oğlundan uzun uzun şikâyet eden bir baba, bir eczanede çalışan on dört-on beş yaşlarındaki iki çocuktan
gıpta ile söz etmişti. Bu iki çocuk bütün dünya ile baş edebilecek gibi sağlam duruyordu. Yaşıtlarından daha ağırbaşlıydılar. Üç yıldır okul zamanları dışında bu eczanede düzenli olarak çalışan çocukların okul başarıları da oldukça yüksekti. Bu çocuklar eczanede ne öğrenmişlerdi?
a ) Kuvvetli insan izlenimleri edinmişlerdi. Artık tanıdıkları insanlar, hatta onları seven “yakın dostları” vardı. Güçlü bir sosyal çevre içinde güçlü ilişkiler geliştirebiliyorlardı. b) Bir işi öğreniyor, sürdürüyor olmak onların kendilerine güvenlerini fevkalâde arttırmıştı. Kendilerine sevgileri, saygıları büyüktü. c) Zaman zaman eczanenin gece nöbetlerinde de görev alıyorlar, burada telâşlı, ıstıraplı insanlarla karşılaşıyorlar, hayatın nasıl bir yer olduğuna dair ilk berrak düşünceleri bu şekilde kazanıyorlar ve bütün bir eczane yaşantısından elde ettikleri duygu ve düşüncelerle daha olgun davranıyorlardı. d) Daha ileri yaşlarında hayatlarını kazanabilecekleri bir işi öğrenmekte olduklarından, çok Yoğun bir gelecek endişesi yaşamıyorlardı. Yarın toplumda alacakları yeri şimdiden hazırlamanın rahatlığını hissediyorlardı. Hatta denilebilir ki, o yeri artık hazırladıklarına
inanıyor gibiydiler. e) Arkadaşları ve öğretmenleri arasında itibar sahibiydiler. Bütün duygulan ve ilişkileri ile insanın, o insanın bazen karıştırdığı bazen durgunlaştırdığı hayatın bizzat öğretmenlik yaptığı bir süreçte  Çocuklar ahlâk ve karakterde ciddi bir olgunluk
noktasına gelmişlerdi. Prof. Dr. İbrahim Canan, dini ölçülere göre bir çocuğun bir işi öğrenmiş olma yaşının onbeş olduğunu ifade ederek babanın çocuğuna meslek öğretme görevini Kâbusname’den bil ifadeyle belirtir: “Atalık hakkın ve şefkat resmin erin e getirmiş olmanın şartı…” On beş yaş ortalama bir yaştır ve her şeyden °nice iş eğitiminin geciktirilmemesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu yaşlarda yalnız kalabilecek bir çocuğun hayatını kazanabileceği bir çalışma tecrübesi edinmesi, üretken olmanın, öğrenmenin, uğraşmanın insan ve toplum çapındaki kazançları, bir işle insan arasındaki ilişkiden doğan ahlâki olgunluk fırsatları, her becerinin erken yaşlarda daha kolay kazanılabiliyor olması, iş eğitiminin geciktirilmemesi gerektiğini ortaya koyar. Çocuğun bilhassa ergenlik dönemini bir beceri kazanma uğraşısı içinde geçirmesinde sayısız fayda vardır. Çocuğun bir işle ilişkilendirilmemiş olması ergenlik problemlerini daha da büyütmektedir. Çocuğa hangi muhtevaları yüklerseniz çocuk onunla meşgul olacaktır. Sosyal, ahlâki dikkatler, spor, sanat, iş uğraşısı kazandırdığınız bir çocuk gücünü bütün bunlara dağıtacaktır. Çocuğun bir iş ve uğraşı ile ilişkisi düzenlenirken onların biyolojik-genetik özellikleri, duygusal kapasiteleri, fizik güçleri, yetenek ve ilgileri ile ihtiyaçları ve tercihleri ciddi şekilde değerlendirilmeli, hevesle değil sağduyu ile hareket edilmelidir. Bir işle uğraşan çocuk kendi iletişim becerisinin, kendi gücünün ve çalışmasının sonuçlarını elde eder. Eserini yaşar, ona dokunur, onu hisseder. İşte bu ahlâk eğitiminin ondan ayrılamaz bir parçasıdır.

HATIRALARIN IŞIĞINDA

Şiir
“Küçük yaşlardan itibaren çocuğuma şiir ezberletmeye başladım. Ortaokula giderken güzel bir şiir defteri vardı. Bir dergiye de onun adına abone
oldum. Her ay kendi adına gelen dergi onu çok mutlu ediyordu. Bir müddet sonra harçlığını biraz artırdım ve abone bedelini onun ödemesini
sağladım. Oğluma şiir ezberletip onu bir dergiye abone etmekten maksadım kültüre ulaşmanın bir çabalama, bir emek işi olduğunu ona hissettirmekti. Şiirin, kültürümüzün heyecanını, renkliliğini, geçmişini, belki en önemlisi geleceğe olan inancını ve ideallerini dile getirme gücünün de onu etkileyeceğini umuyordum, umduğum gibi de oldu. Oğlum şiir defteri düzenlediğinde bunu biraz desteklemek, bir başka beceri ile bütünleştirmek
gereğini duydum. Ona küçük bir fotoğraf makinesi aldım. Her şiire uygun bir resim çekecek ve bu resmi defterde şiirin yanındaki yaprağa
yapıştıracaktı. İlk çektiği resim okul bahçesindeki bayrak oldu. Bu resmi Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiirinin yanma yapıştırdı. Şiirlere uygun fotoğraflar çekebilmek için bazen hafta sonlan şehir içinde beraber dolaştık. Bu resimli şiir defterleri zamanla çoğaldı ve oğlumun okuduğu okulda da gündeme geldi. Oğlum bu defter etrafında şiir ve fotoğraf meraklılarından oluşan etkili bir arkadaş grubunun tabii lideri olmuştu.”
Bu hatıra oldukça uzun ve şiirlerin okulda sergilenmesi söz konusu olduğunda yaşananlar çok ilginç. Ancak bu hatıradan çıkarabileceğimiz
sonuçlar içinden birisi hepimizi öncelikle ilgilendiriyor: Çocuk, kendi gayreti ile kendisine bir değer ilâve ettiğinde çalışma ve iradenin gücünü anlamaya başlayacaktır. Bir iş üzerinde uğraşmak, o işin sonuçlarını biriktirmek ve sıkıntılarım çekmek ahlâk ve karakter teşekkülünde önemlidir.

4- Ailenin Projesi İşbirliği ve Gelişme Sağlar

Eğitimde büyük problemlerimizden birisi, çocuğun önüne ulaşılabilir ara hedefler koyamamak, onun başarıyı ve bir hedefi ele geçirme
zevkini tatmasını temin edememektir. Canlı, renkli, ulaşılabilir ara hedeflerin olmaması okul hayatını sıkıcı kılan sebeplerden biridir. Meselâ, bir grup öğrenci çevreden ilaç toplayıp ihtiyacı olanlara bir sağlık kurumu kanalı ile aktarma projesini yürüttüğünde şu sonuçlara ulaşılacaktır:
Öğrenciler, • Bir işi başarma zevkini tadacaklardır. • Zorluklarla mücadele etmenin önemini öğreneceklerdir. • Kendileri ve başkaları ile ilişkilerinde güven kazanacaklardır. • Bir örgüt etrafında güç birliği yapmış insan enerjisinin problemleri çözme gücünü anlayacaklardır. • Kendilerini ve toplumu değiştirebilmenin yegâne yolunun harekete geçmek olduğunu kuvvetle hissedeceklerdir. • Kapasitelerinin her yönünü kullanmak fırsatı bulacaklar, ders başarılarının dışındaki yönleri ile de kendilerini tanıtabilecekler, buradan elde ettikleri güvenle okul sürecine de daha kolay uyabileceklerdir.
Ailenin de projeleri olmalıdır. Bu projeler de hemen hemen aynı sonuçlara hizmet eder. Bir sonuca doğru aile birliği ile yürümenin hazzından, proje süresince karşılaşılacak en gelleri aşma tecrübesine kadar birçok fayda bu faaliyetlerle elde edilir. Ülkemizde ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerininsayısı on beş milyona yaklaşmaktadır. Bu on beş milyon çocuğun yüksek ahlâk ve karekter sahibi, bütün kötü-zararlı alışkanlıklardan uzak, bu ülkenin kültür ve medeniyetine bağlı fertler olarak yetiştirilmelerinden kimlerin nasıl ve niçin ürktüğünü anlayabilmek için istihbarat ve uluslararası strateji uzmanı olmaya gerek yoktur. Çocuklarımızın alkol ve sigaraya alıştırılmaları, kendi kültür ve medeniyetleri ile kavgaya tutuşmaları için kimlerin ne gibi fonlar ayırdığı ve kullandırttığı herkesçe bilinmektedir. Buna karşılık sayıları birçok ülke nüfusunu
katlayan çocuklarımız ve gençlerimiz ahlâk ve karakter yapılarını güçlendirecek projelerden mahrum, yıllar boyu hareketsiz tutulmakta, en basit spor, sanat, iş imkânlarından dahi uzak halde içi boş kültürleri tüketmeye sevk edilmektedirler.
Her aile uygun projelerle çocuklarının bazı sonuçlar üretmesini kolaylaştırmalıdır. Türkiye’nin her vilâyetinde en eski caminin son fotoğraflarını bir albüm yapma düşüncesini proje olarak seçen bir aile, projeyi kendi vilâyetindeki caminin fotoğraflarını kendileri çekerek başlatabilir. Sonrası yazışmalar, telefon konuşmaları, seyahatler, resmi ve özel kurumlarla yardımlaşma gibi renkli ve hareketli bir süreçtir. Sonunda en son fotoğrafları ile Türkiye’nin en eski camileri albümü bir ara hedef olarak işbirliğinin, insan ilişkilerinin, gayret göstermenin, araştırmanın, istemenin bir başarısı şeklinde ortaya çıkacaktır. Bir yıl boyunca aile fertlerinin tasarruf edecekleri para ile yıl sonunda en yakındaki hastanenin âcil servisine sarf malzemesi alınması çocuğun ahlâk ve karakter gelişimine nasıl etkili olmaz? Çocuklar bu suretle dengeli harcamayı, tasarruf etmenin faydalarını, kurumlarla ilişkileri, toplumu değiştirmeyi, başkaları üzerinde de sorumlulukları bulunduğunu öğrenirler. Çocuklara bizzat uygulatarak ya da hep birlikte yapılmasını sağlayarak öğretebileceğiniz şeyleri onlara öğütle öğretemezsiniz. Bazı duygular sadece eylemle öğrenilir. Ahlâk ve karakter eğitimi ise tamamen eylemler üzerine bina edilmelidir. Çocuk güzel ahlâkın hayatta ne gibi değişiklikler meydana getirdiğini görmeli, güzelliklere elleri ile dokunmalı, o güzellikleri kendi davranış ve emeği ile beslemelidir. Hangi çocuk kendi beslediği kuzunun kesilmesini ister? Anne babalar asrımızın zaruretlerini, dış uyarıcıların çeşitliliğini ve hızını, dünyanın her biri birbirinden binlerce kilometre uzaktaki ülkelerden ülkemizin bir köyüne zift ve cüruf boşaltılabildiğini tekrar tekrar düşünmeli, çocuklarının ahlâk ve karakter eğitimlerini yalnız öğütler üzerine değil, eylemler üzerine kurmalıdırlar. Eylemin gücü eylemle sınırlanır. Yalnız öğütle ahlâk telkini çok gerilerde kalmıştır ve kesin başarısından söz edilemez.

5- Aileler, Birbirlerinin Çocukları İle İlgilenmelidir

Madem zararlı dış etkiler, tehlikeli uyarıcılar çeşitlenmiş ve süratlenmiştir, öyleyse faydalı ve güzel kaynaklar da çeşitlendirilmelidir. Ailelerin
birbirlerinin çocukları ile ilgilenmesi farklı bir kaynak ve imkândır. Arkadaşlarınızın çocuklarını doğum günlerinde, başarılı veya başarısız oldukları durumlarda, hastalık süreçlerinde, özel gün ve gecelerde, bayramlarda arayıp onlara dost ve arkadaşça bir ilgi sunduğunuzda onları keyiflendirmiş,
kuvvetlendirmiş olursunuz. Şüphesiz bir çocuğun en çok hoşlandığı ilgi kaynaklarının başında anne babasının arkadaşları gelir.
Çocuk, ailesinin ilişkilerini gözler ve bu ilişkilere iştirak ederken insanların birbirlerini sevmesinin, birbirleri ile dayanışma içinde olmasının,
karşılık beklemeksizin iyi ve fedakâr davramlmasının hayattaki önemli yerini hissetmelidir. Ailenin arkadaşlarının samimi, dürüst, eğlenceli ilgisi çocuğun ilişkilerdeki insaniliğin önemini kavramasına büyük ölçüde yardımcı olur. Yüksek ahlâk ve karakter ilkelerinin benimsenmesinde samimi,
dürüst, arkadaşlık ve dostluk duyguları ile harekete geçmiş bir ilginin gücü büyüktür. Anne babalar dost ve arkadaş seçiminde dikkatli davranmalıdırlar. Aile dostlarının aile üzerinde kendiliğinden bir etki yaptığı unutulmamalı, çocuklara kötü model teşkil edecek kişilerden uzak durulmalıdır. Anne babanın iyi arkadaşlar edinmesi, çocuğun da iyi arkadaşlar edinmesini teşvik eder.

6- Aile Büyüklerine Karşı Tutumunuz da Çocuk İçin Bir Modeldir

Ailenin, büyüklerine karşı saygısı, vefası, çocukta zengin izlenimler uyandıran davranışlardır. Büyüklerinize verdiğiniz anlam çocuk için bir model teşkil eder. Sizin, büyüklerinize karşı tavrınız, bayata karşı tavrınızı hemen hemen tam isabetle ortaya koyar. Anne babalar bütün ilişkilerinde, bütün davranışlarında çocuklarına bir değer sunmalıdırlar. Büyüklere saygıdan tutunuz, komşuluk ilişkilerine kadar bütün davranışlarınız çocukta
olumlu veya olumsuz bir iz bırakır. içinde anne baba olan her hayat karesi çocuğun ahlâk ve karakterinde az veya çok, ama mutlaka bir etkiye sahiptir.

7- Ahlâk Eğitiminde Din Nasıl Bir İmkân Veriyor?

Dinin eğitim, inanç, ahlâk, sanat ve estetik imkânlarından faydalanacak kurumlar, çocukların zihinsel ve ruhsal başarılarında çok hayati
görevler yaparlar. Çocuklar ve gençler bu kurumlarda ahlâkî ilkelerin hayata nasıl aksettirildiğini görür, üstün kişilik modellerinden faydalanırlar.

8- Kutsal Gün ve Geceler Birer Mükemmel Okuldur

özel gün ve gecelerle bayramlarımız, taşıdıkları büyük sanat ve ahlâk muhtevası ile, toplum dayanışmasına insan güzelliğine dönük yönüyle,
mâziden aldığı gücü ilerilere taşıması ile ve bütün öğreticiliğiyle mükemmel bir okuldur. Kutsal gün ve gecelerle bayramlarımızda insanlar
kendi muhasebelerini yaparlar, gözlerini başkalarına çevirirler, enerjilerini topluma yansıtırlar, imkânlarını başkalarına açarlar. Ahlâkımızın,
sanatımızın, kültürümüzün en coşkulu şekilde yaşanması, paylaşılması ve çocuklarımıza aktarılması için daha elverişli bir imkân bulmak zordur. Bu kutsal gün ve geceler kendi büyüklüklerine yakışır şekilde dekore edilmeli, çocuk bugün ve gecelerin hayatımıza kattığı bütün neşeyi, bütün duygusal ve ruhsal canlanmayı hissetmelidir. O da yaşına göre bu gün ve gecelerin sonuçlarını, kendi hayatının üzerinde yaptığı değişikliği yaşamalıdır.

 

Category: Ahlak Gelişimi Dualar

About Ahmed Musab Adal

1978 Kastamonu doğumluyum. Üniversitede ilahiyat fakültesini bitirdikten sonra internette birkaç özel projede yer aldım. Yaklaşık 4 yıldır blog yazarıyım. Alıntı ve uyarlama yazılarım yoğunluktadır.